Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İran Dışişleri Bakanı Arakçi: "İsrail’in saldırısı, kimyasal ve radyoaktif maddelerin yayılma riskini artırdı"

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenen Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Üye Devletler 30’uncu Konferansı’nda İsrail’in İran’ın yalnızca koruma altındaki nükleer tesislerini değil, OPCW denetimi altındaki alanları da hedef aldığını belirterek, "Bu saldırılar, kimyasal ve radyoaktif maddelerin yayılma riskini artırmış ve böyle bir sızıntı, İran sınırlarının ötesinde bile insan sağlığı ile çevre açısından ciddi bir tehdit oluşturabilirdi" dedi

Haber Giriş Tarihi: 25.11.2025 17:15
Haber Güncellenme Tarihi: 25.11.2025 17:15
Kaynak: İHA
İran Dışişleri Bakanı Arakçi: "İsrail’in saldırısı, kimyasal ve radyoaktif maddelerin yayılma riskini artırdı"

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenen Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Üye Devletler 30’uncu Konferansı’nda İsrail’in İran’ın yalnızca koruma altındaki nükleer tesislerini değil, OPCW denetimi altındaki alanları da hedef aldığını belirterek, "Bu saldırılar, kimyasal ve radyoaktif maddelerin yayılma riskini artırmış ve böyle bir sızıntı, İran sınırlarının ötesinde bile insan sağlığı ile çevre açısından ciddi bir tehdit oluşturabilirdi" dedi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Üye Devletler 30’uncu Konferansı’na katılmak üzere Hollanda’nın Lahey kentine geldi. Konferansta konuşan Arakçi, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin "insanlığın ortak vicdanının ürünü" olduğunu vurguladı. Saddam Hüseyin’in İran’a karşı kimyasal silah kullandığını hatırlatan Arakçi, "Biz İranlılar, Saddam rejiminin 8 yıl süren savaş boyunca hem askerlerimize hem sivillerimize yönelik kimyasal saldırılarının acısını derinden yaşadık. Aradan 40 yıl geçse de yaralarımız hala kapanmadı. Gazilerimizin, mağdurların ve ailelerin bugün bile çektiği ağır acılar bu trajediyi her gün bize yeniden hatırlatıyor" dedi.

"Saddam’ın kimyasal saldırıları için hesap verilmeli"

Uluslararası nitelikteki ağır suçlarda zaman aşımı olmadığını belirten Arakçi, "Gerçek ortaya çıkmalı ve adalet mutlaka sağlanmalıdır. Silahlı çatışmalarda kimyasal silah kullanımı, zamanla unutulup yok olmayan bir insanlık suçudur. Bu nedenle İran, Saddam rejiminin İranlılara karşı kimyasal silah kullanımıyla ilgili hesap verilmesi ve adaletin sağlanması çağrısını sürdürmektedir. Saddam rejimine askeri kimyasal programını geliştirmesi için gerekli malzeme ve teknik bilgiyi sağlayanlar da sorumlu tutulmalıdır. Bu ülkelere, şirketleri ve vatandaşları hakkında bağımsız ve şeffaf soruşturmalar yürütmeleri yönündeki sürekli çağrımıza yanıt verme çağrısında bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.

"BM Şartı sistemli şekilde ihlal ediliyor"

Uluslararası düzenin "kural temelli düzen" adı altında tek taraflı politikalara teslim olduğuna dikkat çeken Arakçi, "Birleşmiş Milletler ve onun temel amaçları ile ilkeleri bugün ciddi biçimde saldırı altındadır. Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın devletlerin birbirine karşı güç kullanmasını yasaklayan 2’inci (4) maddesi sürekli ihlal edilmektedir. Üstelik bu ihlaller zamanla sistemli bir şekilde normalleştirilmektedir" dedi.

"İsrail’in saldırıları ABD desteğiyle normalleşti"

İsrail’in bölgede süregelen savaşları, saldırıları ve soykırımını "ABD’nin desteği ve bazı Avrupa ülkelerinin sessizliğinin sonucu" olarak nitelendiren Arakçi, "ABD’nin uluslararası hukuku küçümseyen tutumu, askeri gücün meşru olmayan çıkarlar için kullanılmasını meşrulaştıran bir güce dayalı düzen arayışına dönüşmüştür. Bu sözde kural temelli düzen, yıllardır yasaklanan silahların özellikle kimyasal silahların kullanımını engelleyen uluslararası normları hiçe saymaktadır. Bu nedenle İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarında misket bombaları da dahil olmak üzere çeşitli yasaklı silahlar kullanması şaşırtıcı değildir" şeklinde konuştu.

"Bölgemiz, hukuksuzluğun en yoğun yaşandığı coğrafyadır"

İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik saldırılarını da hatırlatan Arakçi, "Bölgemiz, hukuksuzluğun en yoğun yaşandığı coğrafyadır. İsrail ve ABD’nin yürüttüğü savaşlar, tüm bölgeyi kalıcı güvensizlik ve ağır yıkım içinde bırakmıştır. İsrail rejimi bugüne kadar 7 ülkeye saldırmış, Filistin, Suriye ve Lübnan topraklarını işgal etmeyi sürdürmüştür. Geçen haziranda İsrail’in İran’a gerçekleştirdiği hukuksuz saldırı ve ardından gelen ABD’nin doğrudan askeri müdahalesi ise bölgede hukukun üstünlüğü yerine açık zorbalık ve askeri saldırganlığın hakim olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur" dedi.

"İran’a yönelik saldırılar, kimyasal ve radyoaktif maddelerin yayılma riskini artırdı"

Arakçi, İsrail’in yalnızca koruma altındaki nükleer tesisleri değil, OPCW denetimi altındaki alanları da hedef aldığını belirterek, bu saldırının BM Şartı ve uluslararası hukukun yanı sıra Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT) ve Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin temel ilkelerine ağır bir darbe vurduğunu söyledi. Arakçi, "Bu saldırılar, kimyasal ve radyoaktif maddelerin yayılma riskini artırmış ve böyle bir sızıntı, İran sınırlarının ötesinde bile insan sağlığı ile çevre açısından ciddi bir tehdit oluşturabilirdi. Ayrıca ABD Başkanı’nın yaptığı ve İsrail’in İran’a yönelik saldırısındaki doğrudan rolünü kabul eden açıklama, bu hukuksuz eylemde ABD’nin sorumluluğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Aynı sorumluluk, ABD’nin 23 Haziran’da İran’ın koruma altındaki nükleer tesislerine düzenlediği doğrudan saldırı için de geçerlidir" diye konuştu.

"OPCW kendi teknik görevini özgürce yerine getirmelidir"

OPCW’nin tarafsızlığının korunması gerektiğini belirten Arakçi, "Örgütün etkin şekilde çalışabilmesi, eşitlik, tarafsızlık ve ayrımcılık yapmama ilkelerinin korunmasına bağlıdır. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin amacı son derece açıktır ve kitle imha silahlarının bir türünü tamamen ortadan kaldırmayı, yeniden ortaya çıkmasını ise engellemeyi hedefler. Bu sözleşme, hiçbir zaman bazı devletlerin siyasi çıkarlarını ilerletmek için kullanılmak üzere tasarlanmamıştır. Örgütün itibarı ancak profesyonel, teknik ve siyasileşmemiş bir çalışma anlayışıyla korunabilir. Bu nedenle KSYÖ, hiçbir baskı veya müdahale olmadan kendi teknik görevini özgürce yerine getirebilmelidir" şeklinde konuştu.

"İsrail’in sözleşmeye katılması ve denetime tabi tutulması zorunludur"

İsrail’in hiçbir silahsızlanma anlaşmasına taraf olmadığını ve bölgedeki kitle imha silahlarından arındırılmış bölgenin önündeki "tek engel" olduğunu söyleyen Arakçi, "Kitle imha silahları her koşulda tehlikeli ve insanlık dışıdır ancak son iki yıldır açıkça katliam ve soykırım yürüten bir rejimin elinde bulunmaları, insanlık ve gezegen için çok daha büyük bir varoluş tehdidi oluşturmaktadır. Bu nedenle İsrail’in sözleşmeye katılması ve tam kapsamlı denetimlere tabi tutulması zorunludur ve OPCW için bir öncelik olmalıdır" dedi.

"Sözleşme hükümlerinin seçici uygulanması ortak hedeflere zarar verir"

Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin en başarılı silahsızlanma anlaşması olduğunu belirten Arakçi, başarının tüm ülkelerin hükümleri istisnasız uygulamasıyla sürdürülebileceğini ifade etti. Arakçi, "Sözleşme hükümlerinin seçici biçimde uygulanması veya siyasi amaçlarla yorumlanması, ortak hedeflerimize zarar verir ve taraf devletler arasındaki güveni zedeler. Bu nedenle ABD ve bazı ülkelerin sözleşmeye uyumdaki eksiklikleri ve gecikmeleri ele alınmalıdır. Bu hususlar, örgütün resmi raporlarında ve eski yetkililerin açıklamalarında açıkça yer almaktadır. Sözleşmenin güvenilirliğinin korunması ise ancak doğrulama mekanizmalarında tam şeffaflık ve yapıcı işbirliğiyle mümkündür" ifadelerini kullandı.

Dünyanın en büyük kimyasal stokunu imhada yıllarca gecikme

ABD’nin yeni nesil kimyasal nitelikli maddeler üzerinde çalışmalar yürüttüğünü ve bazı maddeleri silah olarak kullanılabilecek şekilde geliştirmeye devam ettiğini söyleyen Arakçi, "Dünyanın en büyük beyan edilmiş kimyasal silah stoklarına sahip bir ülke, imha sürecinde yıllarca gecikiyor ve bazı kimyasal faaliyetlerine ilişkin bilgileri tam şeffaflıkla paylaşmıyorsa, buna rağmen diğer ülkeleri eleştirmesi sözleşmenin ruhuna aykırıdır ve uluslararası toplumun örgüte olan güvenini zedeler" ifadelerini kullandı.

"Yaptırımlar kimyasal silah mağdurlarının tedavisini engellemektedir"

ABD’nin tek taraflı yaptırımlarının İran’daki kimyasal silah mağdurlarını olumsuz etkilediğini belirten Arakçi, "Tek taraflı ve hukuka aykırı yaptırımlar, uluslararası hukukun açık ihlalidir. Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden bu yana 28 yıl geçmesine rağmen, ABD’nin yasa dışı yaptırımları ve Avrupa ülkelerinin bunları sürdürmesi nedeniyle kimyasal malzeme ve ekipmanların barışçıl amaçlarla transferine yönelik yasadışı kısıtlamalar hala devam etmektedir. Üstelik bu yaptırımlar, İran’daki kimyasal silah mağdurlarının gerekli ilaç ve tıbbi ekipmanlara erişimini bile engellemektedir. Oysa tüm devletler, özellikle Saddam’ın kimyasal programında rol alanlar, bu mağdurların tedavisini engellememekle hukuki ve ahlaki olarak yükümlüdür" dedi.

Kaynak: İHA

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.