
Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, sanayi tesislerinin deprem riskine karşı güvenli İç Anadolu Bölgesi’ne kaydırılmasının sanayi sektörünün sürdürülebilirliği ve üretim güvenliği açısından önemli olduğunu söyledi.
ATO’nun 29. Dönem Kasım Ayı Olağan Meclis Toplantısı, ATO Meclis Başkanı Mustafa Deryal’in başkanlığında ATO Meclis Salonu’nda yapıldı. ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, yaptığı konuşmada İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşan sanayi tesislerinin Ankara merkez olmak üzere İç Anadolu Bölgesi’ne taşınmasının ülkede sanayi sektörünün sürdürülebilirliği ve üretim güvenliği açısından önemine dikkat çekti. Baran, "Bildiğiniz üzere deprem sarsıntıları devam ediyor ve uzmanlar zaman zaman İstanbul, zaman zaman Balıkesir ya da Marmara Bölgesi’nde başka bir merkezde gerçekleşebilecek depremin tüm bölgeyi olumsuz etkileyeceğini belirtiyor. Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın yaklaşık yüzde 30’u İstanbul’da üretilirken; deprem riskinin yüksek olduğu Marmara Bölgesi dikkate alındığında bu oran yüzde 60’lar seviyesine yükseliyor. İstanbul’da ya da o bölgede gerçekleşecek ve İstanbul’un da etkileneceği bir depremin vereceği zarar çok büyük olacaktır. Marmara Bölgesi’ndeki sanayi tesislerini Ankara merkezde olacak şekilde, İç Anadolu Bölgemize taşıyalım. Ankara’mız sanayi bölgeleriyle, yetişmiş insan gücüyle, altyapısıyla, çevresindeki il ve ilçelerle sanayinin kalbi olmaya hazır bir şehirdir" açıklamasında bulundu.
Odaı olarak konuyu daha önce de gündeme getirdiklerini hatırlatan Baran, "Üretim merkezlerinin Ankara ve çevresine taşınması, İstanbul üzerindeki ekonomik ve sosyal yükü hafifletecektir" diye konuştu.
"Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, hem ülkemize hem AB’ye fayda sağlar"
Baran, Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesinin de gündemde olduğunu ifade ederek, 1996 yılında yürürlüğe giren anlaşmanın Türkiye’nin sanayi üretimi ve ihracat kapasitesini geliştirdiğini, küresel tedarik zincirlerine entegrasyonunu hızlandırdığını ifade ederek, şu ifadelere yer verdi:
"Ancak yaklaşık 30 yılı geride bırakan, ekonomik ve teknolojik açıdan geride kalan anlaşmanın artık güncellenmesi gerekiyor. Mevcut anlaşma sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsıyor. Modernizasyonla birlikte tarımın tamamı, hizmetler, kamu alımları, e-ticaret gibi alanların da dâhil edilmesi isteniyor. Bu sayede Türkiye’nin AB kamu ihalelerine erişiminin genişlemesi, hizmet ihracatının artması, taşımacılık ve lojistikteki kota kısıtlamalarının azalması bekleniyor. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye’nin otomatik olarak taraf olması da söz konusu. Özetle Gümrük Birliği’nin modernizasyonu Türkiye için ticaret anlaşması güncellemesinden öte, yatırımı güçlendiren, ihracatı büyüten, Türkiye’nin yeşil dönüşümünü hızlandıran bir adım olacak. Diğer yandan Amerika ve Çin karşısında rekabet gücünü kaybetme riski taşıyan Avrupa Birliği de bu modernizasyondan fayda sağlayacaktır."
"Dünya ekonomisi risklerin etkisi altında, bir geçiş sürecinde"
Baran, dünya ekonomisinin bir geçiş sürecinde olduğunu belirterek, "Bu sürecin bizi nereye götüreceği şimdilik belirsiz. Jeopolitik dengelerin hızla değiştiği, tedarik zincirlerinin yeniden yapılandığı, dijitalleşmenin ve yeşil dönüşümün rekabeti yeniden inşa ettiği bir dönemden geçiyoruz" dedi.
Baran, ‘enflasyon ve buna bağlı sıkı para politikaları’, ‘deglobalizasyon olarak da ifade edilen parçalanmış tedarik zincirleri’, ‘enerji ve yeşil dönüşüm maliyetleri’ ile gümrük vergileri üzerinden devam eden ticaret savaşları ve dünyanın çeşitli bölgelerinde süren savaş ve çatışmaların küresel ekonomide risk oluşturmaya devam ettiğini belirterek, "Dünyanın içinden geçtiği bu süreçte Türkiye ekonomisi, tüm sancılara rağmen büyüme seyrini sürdürüyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) 2025 yılının ikinci çeyreğinde, yıllık bazda yüzde 4,8 büyüme kaydederek, piyasa beklentilerinin üzerinde bir büyüme gerçekleştirdi. Bu gelişme IMF ve Dünya Bankası’nın yılsonu için büyüme beklentilerini de yükseltti. IMF yılsonu tahminini yüzde 2,7’den 3’e yükseltirken, Dünya Bankası bu yıl için yüzde 3,1 oranında büyüme öngördü" şeklinde konuştu.